Anne Cevap Ekibi
Üye20 Kasım 2025
0 kişi bu yazıyı beğendi

Annelerin En Çok Kırıldığı Davranışlar dendiğinde aslında sadece birkaç yanlış sözden ya da küçük bir tartışmadan bahsetmiyoruz; annelerin duygusal dünyasını, yıllarca verdikleri emeği, fedakârlığı ve beklentisiz sevgiyi göz ardı eden davranışlardan söz ediyoruz. Bu yazıda, annelerin en çok kırıldığı davranışları samimi bir dille ele alarak hem farkındalık oluşturmayı hem de aile içi iletişimi güçlendirmeye yardımcı olmayı amaçlıyorum. Eğer “Annemle aram bozulmasın, onu daha iyi anlayabileyim” diyorsanız, bu rehber tam size göre.
Bir anne için en büyük mutluluklardan biri, yıllarca verdiği emeğin fark edilmesidir.
Ama çoğu zaman:
“Zaten annelik görevin”
“Bunda ne var ki?”
“Herkes yapıyor bunları…”
gibi cümleler, anneleri derinden yaralar.
Çünkü anne, çocuğu doğduğu andan itibaren uykusundan, özgürlüğünden, bazen işinden, sosyal hayatından vazgeçiyor. Yani hayatını yeniden şekillendiriyor. Bu kadar büyük bir dönüşümün “normal” veya “zaten yapman gerekiyor” diye küçümsenmesi, değersiz hissetmesine sebep oluyor.
Sık sık “Emeğine sağlık”, “Sen olmasan ne yapardık?” demek.
Ufak şeylerde bile teşekkür etmek: “Yemeğe ellerine sağlık”, “Beni beklediğin için teşekkür ederim” gibi.
Annelerin de insan olduğunu, yorulduğunu, duygusal olarak yıpranabileceğini unutmamak.
Özellikle çocuklar büyüyüp ergenlik dönemine girdiğinde ya da yetişkin olduklarında, annelerine karşı küçümseyici bir tavır geliştirebiliyor:
“Sen bu işlerden anlamazsın.”
“Senin zamanın geçti artık.”
“Anne, sen karışma.”
Bu cümleler, bir annenin kalbine bıçak gibi saplanır.
Anne, çocuğu için hayat boyu “rehber” olduğunu hisseder. Onun iyi olmasını ister, hayat tecrübesiyle korumaya çalışır. Çocuğundan gelen bu “değersizleştirme”, sadece fikrinin değil, kimliğinin de reddedildiği hissini verir.
Fikrini dinleyip katılmasanız bile, “Seni anlıyorum ama ben şöyle düşünüyorum” demek.
“Ben bu konuda başka bir yol denemek istiyorum ama düşünceni söylemen benim için önemli” demek.
Onu tamamen devre dışı bırakmak yerine, sürece dahil etmek.
Bu özellikle yetişkin çocuklarda çok sık görülüyor. İş güç, yoğunluk, sosyal hayat derken anneye ayrılan zaman iyice azalıyor.
Telefonlar seyrekleşiyor, mesajlar gecikiyor, ziyaretler “yaparız bir ara”ya kalıyor.
“Artık beni umursamıyor.”
“Ben sadece işine düşünce mi aradığın kişiyim?”
“Unutuldum…”
Anne için çocuk, kaç yaşına gelirse gelsin hâlâ “çocuk”. Ona göre “Aramadıysa kesin yoğundur ama bir ‘iyiyim’ dese fena mı olurdu?” düşüncesi hep vardır.
Günde 2 dakikalık bir sesli mesaj bile onu mutlu eder.
“Bugün seni düşündüm, nasılsın?” diye bir SMS bile yeter.
Mümkünse haftalık rutin hâline getirilmiş bir ziyaret, kahve, kısa bir yürüyüş.
“Ay bak filancanın annesi ne kadar modern.”
“Başkasının annesi böyle yapmıyor.”
“Sen niye onun gibi olamıyorsun?”
Bu tür cümleler, sadece incitmekle kalmaz, annenin kendisini yetersiz ve başarısız hissetmesine de neden olur.
Çünkü her anne, elindeki imkânlarla, kendi yetiştiği kültürle, kendi karakteriyle annelik yapar. Onu başkasıyla kıyaslamak, “Sen olduğun gibi yetmiyorsun” demektir.
“Bazı şeylerde farklı düşünüyoruz ama senin bakış açın da benim için kıymetli.”
“Senin sayende şunları öğrendim…”
“İyi ki benim annemsin” cümlesi, her kıyastan daha güçlü bir bağ kurar.
Özellikle aile içi tartışmalarda, eş, akraba veya kardeşler arasında yaşanan gerilimlerde, anne kendini tek başına kalmış hissedebiliyor.
Çocuk, her seferinde karşı tarafa yakın durduğunda ya da “Anne sen de abartıyorsun” tarafında yer aldığında, anne duygusal olarak çok yıpranır.
Her zaman haklı bulunmak değil, sadece:
Anlaşılmak
Dinlenmek
Yanında durulduğunu hissetmek
“Ben ikinizi de seviyorum, çözüm bulalım” demek.
Önce annesini dinleyip duygusunu kabul etmek: “Biliyorum, kırıldın.”
Onu herkesin içinde eleştirmek yerine, özelde konuşmayı seçmek.
Sinirliyken söylenen cümleler, annelerin kalbinde çok uzun süre iz bırakıyor:
“Sen de bir işe yaramıyorsun.”
“Zaten beni hiç anlamadın.”
“Hayatımı mahvettin.”
Belki o an öfkeyle söyleniyor ama anne bunları defalarca zihninde tekrar ediyor.
Çünkü anne, çocuğunun ağzından çıkan her söze, normal bir insandan çok daha fazla anlam yükler. “Demek içten içe gerçekten böyle düşünüyor” diye yorumlayabilir.
Öfkeliyken konuşmamaya çalışmak, mümkünse ortamdan biraz uzaklaşmak.
Ağır bir söz söylendiyse, mutlaka özür dilemek ve “Böyle düşündüğüm için değil, sinirlendiğim için söyledim” diye açıklamak.
İletişimde “Sen böylesin” yerine “Ben böyle hissediyorum” dilini kullanmak.
Anneleri:
Hep güçlü
Hep sabırlı
Hep fedakâr
Hep “idare eden taraf”
gibi görmeye alışığız. Bu yüzden onun da:
Kırılmaya,
Dinlenmeye,
Kendine zaman ayırmaya,
Hata yapmaya
hakkı olduğunu unutuyoruz.
“Bir şey olmaz, o annem, kaldırır” düşüncesi çok tehlikeli. Çünkü bu bakış açısı, annenin sınırlarını zorladıktan sonra fark edilmeyen tükenmişliklere yol açabilir.
Annelerin en çok kırıldığı davranışlar, aslında çoğu zaman farkında olmadan yaptığımız şeyler. İyi haber şu ki, aynı şekilde küçük ve samimi adımlarla bu kırgınlıkları onarmak da mümkün:
Daha çok teşekkür etmek
Daha sık hal hatır sormak
Daha az yargılamak, daha çok dinlemek
Kıyaslamak yerine takdir etmek
Öfkeyle değil, sevgi ve saygıyla konuşmak
Unutma: Annenle olan ilişki, hayat boyu yanında olacak en güçlü bağlardan biri. Onun kalbini korumak, aslında kendi iç huzurunu da korumaktır.
Anne Cevap Ekibi
Üye20 Kasım 2025
0 kişi bu yazıyı beğendi
20.11.2025
Toplam 0 yorum
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz.