Anne Cevap Ekibi
Üye20 Kasım 2025
0 kişi bu yazıyı beğendi

Vicdan azabı ile başa çıkma yolları hakkında konuşurken, özellikle de iş–çocuk dengesi söz konusuysa, çoğumuzun iç sesi aynı şeyi fısıldar: “Yeterince iyi bir anne/baba mısın?” Bu yazıda vicdan azabı ile başa çıkma, çalışan anne/baba olmak, iş–özel hayat dengesi ve çocuklarla kaliteli zaman gibi konulara hem samimi hem de bilgi dolu bir şekilde değineceğiz. Eğer sen de bir yandan mail’lere cevap verip diğer yandan “Oyun oynayalım mı?” diyen minik bir sesle yaşıyorsan, doğru yerdesin.
Bazen sanki 24 saat yetmeli, hem işte yıldız çalışan olmalı, hem evde sabır abidesi ebeveyn, hem de sosyal hayatı olan neşeli bir insan…
Spoiler: Hiç kimse böyle değil.
Yorgun hissediyorsan normal.
Bazen çocuğuna sabırsız davrandıysan, bu seni kötü bir ebeveyn yapmaz.
İşe giderken “Keşke bugün kalsaydım” demen de çok insani.
Vicdan azabı, aslında “Ben bu çocuk için en iyisini istiyorum.” duygusunun yan etkisi. Yani kaynağı sevgi. Bunu hatırlamak bile içini biraz yumuşatabilir.
Instagram’da elinde kahvesi, etrafı bembeyaz ev, her yer derli toplu, çocuksa sakince kitap okuyan bir profil görüp kendini sorguluyor olabilirsin.
Gerçek hayat:
Çocuk “Anneee / Babaaa” diye bağırırken sen toplantıdasın.
Arkada oyuncak dağları, yerde çoraplar.
Yemeğe de yine makarna.
Şunu kendine sık sık hatırlat:
Çocuğunun mükemmel bir ebeveyne ihtiyacı yok. Yeterince iyi, sevgi dolu ve çabalayan bir ebeveyne ihtiyacı var.
Mükemmel olmaya çalıştıkça vicdan azabı büyür, esneklik azalar. Hedefini “mükemmel”den “dengeli”ye çevir.
Çoğu ebeveynin aklındaki soru: “Çocuğuma yeterince zaman ayıramıyorum.”
Burada kritik nokta: Miktardan çok nitelik.
Günde 10 saat aynı evin içinde olup herkesin telefona gömüldüğü bir ortam mı, yoksa 30 dakika boyunca sadece ona odaklandığın bir zaman mı?
15 dakikalık “sadece sen ve ben” oyunu: Telefon yok, televizyon yok, sadece oyun.
Kısa sohbet ritüelleri: Yatmadan önce “Bugün seni en çok ne mutlu etti?” sorusu.
Beraber mini işler: Sofra kurarken çocuğun peçeteleri koysun, “ekip arkadaşı” olsun.
Çocuklar için önemli olan;
“Ben önemliyim, annem/babam beni gerçekten dinliyor.” hissi.
Bu hissi verebildiğin her an, vicdan azabına küçük bir gol atıyorsun.
Bazen “Hayır” demek zorundasın:
İşte her toplantıya koşamazsın.
Evde her isteği anında karşılayamazsın.
Ama iç ses başlar:
“Çocuğu reddettin, bak ne biçim ebeveynsin!”
Gerçek şu ki; sınır, çocuk için de senin için de güvenli alan yaratır.
Örneğin:
“Şu an çalışmam lazım, 20 dakika sonra oyun oynayacağız.”
“Bu akşam bir işim var ama yarın beraber park planlayalım.”
Burada önemli olan:
Söz verdiğin şeyi gerçekten yapman.
Sınır koyarken sakin ama net olman.
Böylece çocuk “Annem/babam bazen meşgul olabilir ama bana değer veriyor.” duygusunu öğrenir.
Kendine şu soruları sor:
“Vicdan azabım en çok ne zaman tetikleniyor?”
İşe giderken mi?
Onu ekrana bırakınca mı?
O ağlarken sen yorgunluktan tepki gösterince mi?
Bu soruların cevabı, çözüm yolunu da gösterir. Örneğin:
Her sabah işe giderken zorlanıyorsan, ayrılma ritüeli oluştur:
Küçük bir el işareti,
“Bugün seni en çok ne mutlu edecek?” sorusu,
Akşam için mini bir plan: “Akşam gelince balonlu oyun oynayalım.”
Ekran süresinde suçluluk duyuyorsan:
Belli bir süre belirle,
İçeriği seçerken dikkatli ol,
Süre bitince birlikte kısa bir oyunla bitir.
Kendini anlamak, duygunu yönetmeyi kolaylaştırır.
Bazen kafandaki cümleyi sadeleştir:
Çocuğum seviliyor mu?
Ona zarar vermemek için çabalıyor muyum?
Hatalarımı fark etmeye ve düzeltmeye niyetli miyim?
Bu sorulara dürüstçe “Evet” diyebiliyorsan, vicdan azabının sesi kadar güçlü bir gerçek var:
Sen çocuğun için kıymetli, çabalayan bir ebeveynsin.
Not: Evet, bazen bağırıyoruz. Evet, bazen saklanıp sessizce kahve içmek istiyoruz. Bu da insan tarafın.
Bunu duymaya hazır mısın?:
Kendini ihmal ettikçe vicdan azabın artar.
Çünkü yorgun, tükenmiş, uykusuz ve stresli bir beden/ruh:
Daha çabuk sinirlenir,
Daha çok pişman olur,
Daha fazla “Kötü ebeveyn oldum.” diye düşünür.
Kendine minik bakım alanları aç:
10 dakikalık yürüyüş,
Rahatsız edilmeden içilen bir kahve,
Sevdiğin bir diziden 1 bölüm,
“Ben de varım” dediğin küçük bir hobi.
Çocuğun için “iyi bir model” olmak; sadece ona ders vermek değil, kendine değer veren bir yetişkin gösterme şeklidir.
Her zaman büyük devrimler yapamayabilirsin ama küçük dokunuşlar iş–çocuk dengesini iyileştirir:
Toplantıları mümkünse belli saatler aralığında toplamaya çalış.
Odaklanma gerektiren işleri çocuğun uyuduğu saatlere kaydır (uzaktan çalışıyorsan).
Mola saatlerini “çocuğa kısa selam” molasına dönüştür:
Kısa bir görüntülü arama,
Fotoğraf gönderme,
Küçük bir ses kaydı: “Seni seviyorum, akşam sarılmacaya geleceğim.”
Bu ufak bağlanma anları hem çocuğa iyi gelir hem de senin içini rahatlatır.
“Ben hallederim.” cümlesi kulağa güçlü geliyor, biliyorum. Ama bazen:
Eşten,
Aileden,
Arkadaşlardan,
Gerekirse bir uzmandan (psikolog, ebeveyn danışmanı)
destek istemek, hem sana hem çocuğuna iyi gelen en olgun adımlardan biridir.
Çocuk büyütmek, tek kişilik değil, kolektif bir iş aslında. Sen süper kahraman değilsin, ama çocuğun gözünde zaten öylesin. Bir de üzerine kendini tüketmene gerek yok.
Vicdan azabını tamamen yok etmeyi hedeflemek yerine şöyle düşünebilirsin:
“Bu duygu bana ne anlatmaya çalışıyor ve ben neyi küçük küçük düzeltebilirim?”
Daha gerçekçi beklentiler koy,
Küçük ama kaliteli anlar yarat,
Kendine de şefkat göster,
“Yalnız değilim.” cümlesini sık sık hatırla.
Şu cümleyi de aklına kazı:
“Çocuğumun ihtiyacı olan kişi, kusursuz ben değil; sevgiyle çabalayan ben.”
Anne Cevap Ekibi
Üye20 Kasım 2025
0 kişi bu yazıyı beğendi
20.11.2025
20.11.2025
Toplam 0 yorum
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz.